Bu zamana kadar Paris’te çok bulunmuş olmama rağmen, Louvre dışında hiç bir müzesine gitmemiştim. Sokaklarda gezerek bulunduğun şehrin içine karışmanın, müze gezmekten daha keyifli olduğunu düşündüğümden başka müzelere gitmek için hiç bir girişimde de bulunmamıştım. Bu kez çok kısa bir ara ile üst üste gelen 2 Paris seyahati nedeniyle sokakta gezmekten farklı bir şeyler de yapmam gerektiğini düşündüm. Ve görmeyi gerçekten çok istediğim iki müzeyi gezdim.
Rodin Müzesi
Anlata anlata bitiremediğim muhteşem film Midnight in Paris’te gördükten sonra aklımda yer eden bir müze vardı: Musée Rodin. Bilindik müze manzarasından çok farklı bir ortamda eserlerin sergileniyor olması bence bu müzenin en güzel tarafı. 1740 yılında yapımı tamamlanmış, büyük bir ev, anladığım kadarıyla o dönemin kamu lojmanı çünkü içinde hep üst düzey devlet görevlileri yaşamış; konsoloslar, arşidükler, düşesler. Ve son olarak 1905 yılında devlet binanın bir sanat atölyesi olarak kullanılmasına karar vermiş. Auguste Rodin ve Henri Matisse burayı kullanan şanslı sanatçılardan olmuş. Rodin bir çok eserini devlete, bu binayı müzeye çevirmeleri talebiyle bağışlamış ve bu binanın müze olması için çok çaba sarfetmiş. Ne yazık ki müze ancak 1919 yılında yani Rodin’in ölümünden 2 yıl sonra faaliyete geçebilmiş.
Rodin gençlik yıllarında girmeye çalıştığı güzel sanatlar akademisinden 3 kez red almış ve sonrasında bağımsız çalışmaya başlamış. Yaptığı heykeller kimi zaman skandallara yol açmış. Mesela ünlü fransız yazar Victor Hugo’nun heykelini yapması istenildiğinde, onu çırılçıplak ve bir kayanın üzerinde oturur halde şekillendirmiş ve fransızları şoka uğratmış. Rodin çalışmalarının değerinin hep daha sonra anlaşılacağını düşünerek tüm eleştirelere kendini kapatıp, yalnız yaşamış.
Kuşkusuz en çok bilinen eseri yukarıda görülen “Düşünen adam heykeli” dir. Paris dekoratif sanatlar müzesi, Dante’nin İlahi Komedya eseri için hazırladığı bölümde sergilenmek üzere Rodin’den Dante’yi anlatan bir heykel yapmasını istemiş. Bu fikirden doğarak sonrasında düşünmeyi ve felsefeyi temsil eden bir heykel haline gelmiş. Hatta İstanbul’da, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesinde de düşünmeyi sergiliyor olması nedeniyle yer almaktadır. Heykelin bir versiyonu da Rodin’in mezarının başına koyulmuş.
Müzenin oldukça büyük bir bahçesi var. Hatta sadece bahçeyi gezmek için de biletler satılıyor (1 euro) ve çevrede yaşayanların müzenin bahçesinden yararlanabilmeleri için aylık bahçe abonmanı bile mevcut. Kalabalık müzelerden, modern binaların içinde anlatılmaya çalışılan tarihten pek hoşlanmadığımdan müzelere gitmek istemediğimi anladım bu bahçede gezerken. Çünkü böyle güzel ve sessiz bir bahçede sergilenen eserleri izlemek, hatta arka taraftan kadraja girmeye çalışan Eiffel Kulesini de selamlayarak müze geziyor olmak çok keyifli. Bahçede, ortamın tarihi dokusunu bozmasın diye eski ahşaplardan yapılmış şezlonglar bile mevcut; bu huzur, sanat ve tarih dolu bahçede uzanıp dinlenmek için.
Binanın içi ise ayrı güzel çünkü içinde 300 yıllık bir yaşanmışlık var. Küçük odaları, uzun uzun fransız camları, geniş ve yuvarlak salonları var. Eğer Paris’te tek bir müze gezecek vaktim var derseniz gideceğiniz adresin kesinlikle burası olması gerektiğini söyleyebilirim.
Pazartesi hariç hergün 10-17:45 arasında açık ve sadece bahar ve yaz döneminde çarşamba günleri 20:45’e kadar açık. Giriş ücreti 6 euro, çocuklu aileler için güzel bir indirim yapılıyor. En yakın metro durağı Varenne ve biraz uzakta Invalides. Müzeyi gezdikten sonra hemen yakınında ki Invalides’i gezebilirsiniz. Müze hakkında daha fazla bilgi için: http://www.musee-rodin.fr/en ve nasıl gideceğinizi öğrenmek için diğer adresler için de kullanabileceğiniz Paris belediyesinin internet adresine bakabilirsiniz: http://www.ratp.fr/en/ratp/c_21879/tourists/
İkinci adresim: Musée d’Orsay, Orsay Müzesi
Louvre müzesinden sonra, Paris’in en çok ziyaret edilen müzesidir Orsay. Benim ziyaretimin ise iki önemli nedenini barındırıyor. Birincisi, müze olarak kullanılan binanın eskiden tren garı olarak kullanılıyor olması, ikinci neden ise Van Gogh’a ait bilinen en önemli eserlerden bazılarını bulunduruyor olması.
Gar binası olduğu için bolca fotoğraf çekmek ümidiyle gitmiştim fakat ilk çektiğim fotoğraftan hemen sonra uyarı alınca fotoğraf çekmenin yasak olduğunu öğrenerek büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Sonrasında telefonum ile çaktırmadan iki poz çekebildim sadece, kurallara uymayı tercih ettim bu kez. Bu nedenle bana ait pek fotoğraf paylaşamayacağım ve müzenin kendi yayınladığı fotoğraflarla yetineceğim.
Van Gogh’a ait eserler arasında yukarda görülen kendi portresi, kendi odasının resmi ve benim favori resmim “yıldızlı gece” yani bilinen ismiyle starry night vardı. Orsay müzesi oldukça büyük, yani tüm eserleri incelemek pek mümkün görünmedi bana. Sadece bir saatim vardı ve başlıklardan seçerek içlerine girdim. Resim sanatının bilinen bir çok ünlü ismi ve temsil ettikleri akımlar gruplanmış durumdaydı. Van Gogh, post-impresyonizm bölümünde Gaugin ile birlikte yer alıyordu. Orientalist bölümünde Osman Hamdi’ye ait bir resim görmek beni çok mutlu etti.
Müzenin mimarisi, içindeki eserlerin cazibesini daha da çok arttırıyor sanırım. Üst kat terasından bakıldığında bu muhteşem manzara içinde olmak güzeldi. Yer alan diğer bir sanat türü heykel. Rodin’in bir kaç eserini burada da görmek mümkün. Müzeye gitmeden önce hangi bölümleri görmek istediğinizi kararlaştırmanız işinizi kolaylaştırır. Ve hatta eserler hakkında bilgi edinmek de iyi olabilir çünkü diğer müzelerde de olduğu gibi hiç bir eserin yanında ingilizce açıklama mevcut değil. Audio rehberlerden almanız gerekiyor eserleri anlamak için. Ya da yazılı bir kaynak.
Beni bu müzeye götüren etkenlerden biri de bu saati görmekti ama sadece görmekle yetindim, fotoğraf çekemediğim için pek içime sinmedi doğrusu. Müze ile ilgili bir kaç yararlı bilgiyi paylaşmamda fayda var sanırım. Çok talep olduğu için her zaman uzunca bir kuyrukla karşılaşmak mümkün. Vakit kaybını engellemek için internet sitesi üzerinden online biletinizi alıp, C kapısından beklemeden giriş yapabilirsiniz. Ama dikkat edilmesi gereken mutlaka biletin çıktısını almış olmanız, aksi halde biletinizin varlığını kanıtlayamazsınız. Benim çıktı alma imkanım olmadığından, uzun kuyruklu A kapısından giriş yapmak zorunda kaldım ama kuyruk korktuğum kadar uzun süre beklememe neden olmadı. Çok çabuk ilerledi. Giriş bileti 9 euro müze için geçerli, içeride yer alan diğer farklı galeriler ve geçici sergiler için başka bir bilet daha almak gerekiyor. Ama bence müzedeki kalıcı eserleri görmek için bile zaman yeterli olmayacağından galerilere gerek kalmıyor. Pazartesi hariç her gün 9-18 saatleri arasında açık ve yaz saatine özel olarak perşembe akşamları 21:15 ‘e kadar açık. Ayrıntılı bilgiler için müzenin adresini inceleyebilirsiniz: http://www.musee-orsay.fr/en/home.html
Bu iki müzeyi gezerek, hem “sen neden müze gezmiyorsun” tartışmasını sonlandırmış olduğumu, hem de Paris için araştırma yapanlara güzel bir kaynak oluşturduğumu düşünüyorum.
EPP
Paris hakkında diğer yazılarım:
Bu yazı daha önce 16444 kez okundu!
Merhaba,
Ben de 1996’dan beri aralıklarla Paris’e giderim. Kitap ya da filmlerden aklıma takılan birşeyleri not eder, Paris’e gitmeden bunları araştırır uzun notlara dönüştürürüm. Şu ana kadar okuduğum en yalın anlatımla çok şey söyleyen yazılar sizin yazılarınız..Tebrik ederim..
Merhaba Ayşen hanım,
Çok teşekkür ederim yorumunuz için.
Ben de sizin Paris notlarınızı merak ettim doğrusu.
Tekrar teşekkürler.
Sitenizi ve sizi yeni keşfettim. Geç olmuş ama hiç görmemekten daha iyidir diyorum. Bence çok özenli kaleme alınmış ve kişiliğinizi, birikiminizi katan yazılarla dolu.. Bundan dolayı olsa gerek çoğunu okuduktan sonra sanki sizi tanıyormuşum gibi gelmeye başladı..Elinize sağlık. Ama sizin gibi Paris aşığı birinden daha fazla ayrıntı bulmayı beklerdim. (Çok yakın zamanda yeniden Paris’e gidecek ve bu bilgelere ihtiyacı olan biri olarak isterdim en azından) Sevgiler ve başarılar
Hasan Aydın
Çok teşekkür ederim Hasan Bey. Uzun zamandır gidemedim Paris’e, o nedenle yazılarım sınırlı kaldı. Yakında yeni yazılarım olacak yine Paris için.
Size iyi yolculuklar dilerim şimdiden.
Sizi bu yıl ilk Paris ziyaretimi yapmadan bulmuş olmayı yeğelerdim …Seyehat noktalarına bakış açımız benzer olduğundan ve anlatımlarınız çok sade ve yardımcı … henüz gitmediğim şehirler için anlatımlarınızı bulup notlarımı alacağım 🙂 ayrıca gittiğim şehirler için de aklımdan geçen çoğu hissi yazıya dökmüşsünüz , o şehirleri özledikçe dönüp dönüp okumak güzel oluyor,tıpkı şimdi Paris’i özlediğimde yaptığım gibi ..
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için Gülşah hanım. Benim de bugünlerde gündemim Paris özlemi, umarım en kısa zamanda özlemimi giderebilirim. Sizin de özlediğiniz şehirlere kavuşmanız ve bol bol seyahat etmeniz dileğiyle…