Pasta Kitabım Tatlı Hayat Tarifleri

Julie and Julia filmi ve pasta kitabım için gerekenler

Mutfaksenfonisi blogumu yazmaya başlarken hedefim bir pasta kitabı yazmaktı. Sonra fotoğraf blogum geldi, sonra cafelontano geldi. Hep hedefleğimi söylediğim pasta kitabım ise masaüstüme açılmış içi boş bir dosya olarak kaldı. Yani aslında pratikte blog içerisindekiler pasta kitabı denemelerimi de içeriyor, dolayısıyla dolaylı olarak kitap için çalışıyorum gibi görünse de bir şey eksikti. Ve bu eksikliği haftasonu izlediğim Julie and Julia filminde buldum. Önce ne bulduğumu söyleleyim sonra biraz filmden bahsedeceğim. Bana gereken kesin bir deadline yani kesin bir bitiş tarihi diyebilirim çünkü tam türkçesi yok bu kelimenin.

Evet, hayalini kurduğum, hedeflediğim ve dolaylı olarak onun için çalıştığım halde neden ortada somut bir şey olmadığını bu şekilde anladım. Çünkü benim hedefimin ucu açık. Bu da demek oluyor ki gerçekten bunu yapmayı hedeflemiyorum sadece istiyorum. Ve böylece dün gece tarihi belirledim. Hatta bir de geri sayım aplikasyonu indirdim, böylece kalan gün sayısıyla motivasyonumu yüksek tutabileceğim.

Pasta kitabım 1 ekim 2012 tarihinde yayına hazır hale gelecek ve 1 kasım 2012 tarihinde raflarda yerini alacak. Yayımlanma aşaması için tarih çok net olmayabilir çünkü nasıl bir süreç olduğunu bilmiyorum henüz. Zamanı geldiğinde öğrenirim nasıl olsa. Şuan bir de onunla kafamızı karıştırmayalım. Yani benim herşey tamam dediğim tarih 1 ekim 2012 olacak. Hatta doğumgünü partimi de ünlü olmaya aday olan bir aşçı olarak yapacağım. Bugün itibariyle 286 günüm var.

Kitapla ilgili ipuçlarını başka bir yazıya saklıyorum. Biraz Julie and Julia filminden bahsetmek istiyorum. 2005 yapımı bir film. Amerika’da bir kamu kurumunda çalışan, yemek yemeye ve pişirmeye meraklı olan bir kızın (Julie) bir akşam blog yazma kararı almasıyla başlıyor film. Julia ise 1940’larda Paris’te aşçılık eğitimi almış ünlü bir aşçı. Julie Julia’nın yazdığı ve kendisinin hayranlık duyduğu kitabın içindeki tüm tarifleri pişirmeyi hedef ediniyor. Kendisine 365 gün süre veriyor ve blogunda hergün geri sayım yapıyor. (Benden esinlenmiş olmalı)

Julia’nın kitabı dönemin Amerikası için çok şeyi değiştirmiş. Yemek pişirmekten anlamayan amerikalılara fransız mutfağını onların anlayacağı dilden anlatmış. Böylece mutfak kültürü pek olamayan dönemin amerikasında mutfak kültürü oluşmaya başlamış. Film iki zaman arasında geçiyor; 2000’lerin amerikasındaki Julie ve 1940’ların Paris’inde Julia. Aslında hem Julie’nin blog macerasının gelişmelerini hem de Julia’nın Cordon Bleu’de aldığı aşçılık eğitimini ve kitap yazma serüvenini aynı zamanda izliyorsunuz.

Konunun benim ilgi alanıma giriyor olmasından dolayı aşırı etkilendiğimi kabul ediyorum ama bence blog ile hatta yemek pişirmek ile çok ilgisi olmayanları bile sırf yemek yemeyi sevdikleri için etkileyecektir. Daha da genel bakarsak azmin zaferi şeklinde yorumlanabilir bu film. Hiç olmazsa bu açıdan bakarsınız olaya.

Ayrıca kitap motivasyonu için bana gereken bir başka şey de kitabın hedefiydi. Hayatta her eylemimin içinde olsun istediğim fark yaratmak değimini bu kitaba nasıl katacağıma karar verememiştim. Oysa tek yapmam gereken biraz düşünmekmiş. Evet benim yapmak istediğim şey farklı tatları bunlardan haberdar olmayan ya da haberdar olup da yapamayanlar insanlarla buluşturmak. Neden herkes hayranlık uyandıracak kadar güzel pastalar yapamasın ki? Önemli olan yapacağımız şeyi nasıl basitleştirebilirizi bulmak ve anlatmak. İşte benim yapacağımda bu olacak. Büyük şeflere özel süper pastalar gibi görünen ve onlar kadar lezzetli olan pastaları evinizin mutfağında yapmanızı sağlamak.

Buraya tıklayarak  Julie and Julia filminin fragmanını izleyebilir, hakında daha detaylı bilgi edinebilirsiniz isterseniz.

 

 

Bu yazı daha önce 4572 kez okundu!

Print Friendly, PDF & Email
(Visited 698 times, 1 visits today)

1 yorum

  1. Doğrusu bu konuya hiç yorum yazılmaması beni şaşırttı. İşin teknik tarafını çözebilmek için kaliteli bir eğitim almak yada onlarca kitap okumak ve bir o kadar da deneme yapmak gereklidir diye düşünüyorum. Ayrıca Arman Kırım’ın kitaplarını okuyana kadar Amerikalıların sadece hamburger yiyen yemek zevki olmayan insanlar olduğunu sanıyordum. Michelin yıldızlı restoranlarından o vakitler haberdar değildim. Bence Amerikanlar hayatın felsefesini çok iyi çözümleyen, fırsatları görüp değerlendirmesini bilen insanlar. Biz ise halen lafla peynir gemisi yüzdürme gayretindeyiz. İnşallah bizimde Michelin yıldızlı şeflerimiz olur da bizde başarı hikayelerimizi okuruz…
    Bu filmi listeme ekledim.
    Teşekkürler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir