‘Hangi şehir şaraba benzer?’ demiş Nazım Hikmet Paris için. Jules Renard ise ‘Paris’e iki harf ekleyin, ortaya çıkan “paradis”, yani cennet olur.’ demiş.
Paris’i sadece gezmek değil, hissetmek gerek. Hissederek sokak sokak gezmek gerek. Bir gün batımında şehrin ortalarına denk gelen yani Louvre Müzesinin yakınındaki Pont des Arts (Sanat Köprüsü) köprüsünün ortalarında bir banka oturup Paris’in her iki yanını da izlemek gerek. Bir masal aleminde hissettirecek kadar güzel bir siluet çıkacak karşınıza; kızılca bir gökyüzü, önünüzde sıralanan diğer köprülerin kızıl ışıkla dansı, Eiffel Kulesi’nin tüm şehri gören gözleri, Concierge binasının kuleleri, her biri yüzlerce yıl öncesinden kalan binaların çatılarına vuran güneş, sizin için duran zamana inat nehrin kenarından geçen arabalar…
Paris’i gezmek çok kolay: İçinde metro ve otobüs haritasını da bulunduran bir şehir haritası temin etmek ve uzun uzun yürümek için yeterli enerjiyi verecek bir vitaminle işe başlamak lazım. Kalınacak gün sayısına göre plan yapmak ve mümkün olduğunca gezilecek yerleri gruplayarak yürüyüş mesafesinde olanları bir arada görmek lazım.
Bence Paris’te olduğunuzu en çok fark ettiren yapıdan, Eiffel Kulesinden başlamak gerek geziye. Böylece kuleden şehri kuş bakışı inceleyip önce şehrin bütün halini görüp sonra ara sokaklarda gezerek detaya inmek güzel olur. İşte 3 günde Paris’i hissetmek isteyenler için harika bir plan:
1. Gün: Champs de Mars – Eiffel Kulesi – Trocadero – Zafer Anıtı – Champs Elysées – Concorde Meydanı – Pont Alexandre – Jardin des Tuileries – Pont des Arts – Saint Michel
Champs de Mars durağında ya da yakın başka bir durakta metrodan inip Champs de Mars’tan Eiffel’e yavaşça yaklaşarak, uzaktan izleyerek başlayın. Büyükçe bir park olan Champs de Mars’ta piknik yapmak da kalınacak gün sayısına göre değerlendirilmesi gereken bir alternatif. Eiffel’i büyük ve boş bir alanda izleyerek yanına yaklaşmak ve sonra tam da altında bulup kendinizi aşağıdan yukarıya bakmak tuhaf bir histir.
Eiffel’e çıkmak için dört ayağının altında da girişler bulunur ve saat kaç olursa olsun hep kuyruk vardır. Eiffel’e çıkmak için en uygun vakit gün batımından kısa bir süre öncesidir. Böylece yukarıdan Paris’i hem gündüz, hem gün batımı, hem de yanan ışıklarıyla görmek mümkün. Eiffel’in üzerinden Paris’in turistik merkezlerinin tamamını görüp genel bir şehir planını kafanıza oturtmak gezinin geri kalanı için faydalı olabilir. İnişten sonra nehirden karşıya geçerek, bu kez Trocadero’dan Eiffel’i izleme şansınız olur. Ama güzel fotoğraflar çekmek için köprüyü geçer geçmez sola dönüp nehrin hemen kenarından Eiffel’e bakın derim.
Trocadéro bir çok müzeye ev sahipliği yapan eski bir saraydır ve Eiffel’e bakan kısmında oldukça büyük ve güzel bir bahçesi var. Trocadero’nun merdivenlerini çıkıp diğer tarafa geçtiğimizde karşınıza Trocadero meydanı çıkar; altı bulvarın kesiştiği nokta olan meydan çok hareketlidir ve birbirinden güzel cafelere ev sahipliği yapar. Meydana çıkınca sağdan ikinci bulvara yani Avenue de Kleber’e girerseniz bu cadde sizi doğruca Arc de Triomphe ‘a yani Zafer Anıtı’na ve dillere destan Champs-Élysées (şanzelize) bulvarının başlangıç noktasına çıkaracaktır. Nedense bu cadde Türkiye’de “Paris” denildiğinde ilk akla gelen caddedir ve orada bir yemek yemek ya da bir kahve içmek hayaliyle gider bir çok insan Paris’e. Oysa bana göre tipik bir Paris bulvarı bile değil burası, sadece çok ünlü mağazaları ve restaurantları barındırıyor olması onu farklı kılan. Her daim aşırı kalabalık olması ise benim için ayrıca bir negatif puan. Caddenin tek sevdiğim bölümü Grand Palais (Büyük Saray) ve Petit Palais (Küçük Saray) ‘ın bulunduğu bölüm ve hemen karşısında yer alan park ve parkın önündeki muhteşem ağaçlıklı yol yani bulvarın sonu. Büyük ve Küçük Saray ise bir çok müzeye ve galeriye ev sahipliği yapar. Gitmeden önce internet sitelerinden varolan sergilere bakmakta fayda var.
Ve caddenin bittiği yerde benim en sevdiğim meydan unvanını yıllardır koruyan Place de la Concorde yani Concorde Meydanı bulunuyor. Paris’in en büyük meydanı olan Concorde 18. yy’da bir çok ünlü ismin (Kral XVI Louis, Kraliçe Marie Antoinette) idamına sahne olmuş. O dönem Fransız devriminin sembolü haline gelen meydana Place de la Revolution yani Devrim meydanı denmiş. Devrimin sona ermesi ile yaşanan tüm idamları ve olayları unutmak için meydanın adı Fransızcada “iyi geçim, dirlik düzen, uyuşma” anlamına gelen “Concorde” olarak değiştirilmiş. Bu meydanın beni en çok etkileyen yanı ise bu tarihinin ardından şuan; çeşmeleriyle, dikilitaşıyla ve heykelleriyle insanları büyüleyen ve mutlu eden bir görünüme bürünmüş olması.
Concorde Meydanı
Bu meydanın hemen yakınında Paris’in en görkemli köprüsü olan Pont Alexandre III yer alır. Görülmesi gereken ve fotoğraflar için harika fon oluşturan bir köprü.
Concorde Meydanı’ndan Jardins de Tuileries Tuileries Bahçesine girerek gezimize devam edebiliriz. 16. yy’da Tuileries Sarayına ait olan bahçe, Fransız devrimiyle birlikte halka açılmış ve artık bir park olarak kullanıyor. Concorde Meydanı ve Louvre Müzesi arasında oldukça uzun ve geniş bir park. İçinde bir kaç restaurant, iki küçük havuz, bir çok ünlü heykel ve ünlü fırın PAUL ‘ün küçük bir büfesi var. Bu parkta gezinti yapmak, havuz başındaki yeşil sandalyelerde oturup güneşlenmek, heykelleri incelemek çok keyifli olacaktır.
Jardin des Tuileries
Parkın sonunda bütün ihtişamıyla Louvre Müzesi sizi bekliyor olacak ama birinci grup için gündüz gezisini burda tamamlayarak gün batımını izlemek üzere Pont des Arts’a doğru yol almak gerek. Bunun için parkın bitiminde Louvre Müzesini gördüğünüzde sağa nehre çıkan yola dönmek, nehir kenarına vardığımızda ise sola doğru yürümek gerekiyor. Sanatlar Köprüsü (Pont des Arts) sadece yayalara açık olan, çalışan ressamları görebileceğiniz ve oturup gün batımını izleyebileceğiniz bir köprü.
Gün batımının keyfini çıkardıktan sonra sıra güzel bir yemek yiyip, fransız şaraplarının tadına bakmaya geldi artık. Bunun için bulunduğunuz köprüye yakın bir bölge olan Saint Michel’i tercih edebilirsiniz. Burada bir çok restaurant ve barı bir arada bulabilirsiniz. Çok hareketli ve eğlenceli bir semttir. Saint Michel’e gitmek için şehrin karşı kıyısına geçerek sola doğru yürümeniz gerekir. Saint Michel meydanına geldiğinizde büyük ve görkemli Saint Michel çeşmesi ile karşılaşacak ve muhtemelen bir süre onu izleyeceksiniz. Çeşmeyi izledikten sonra sağdaki dar soğa girerseniz restaurantların olduğu bölgeye gelmiş olacaksınız.
2 . Gün: Sacré Coeur – Montmartre – Moulin Rouge – Bastille Meydanı – Place des Vosges – Marais – Centre Pompidou
İlk olarak RATP nin yani Paris belediyesinin ulaşım sayfasından (ingilizce versiyon mevcut) bulunduğunuz adresten Montmartre’a nasıl gidebileceğinize bakmalısınız. Sacré Cœur ve ona ev sahipliği yapan masalsı mahalle Montmartre biraz şehir merkezinin dışında kalır ve bir tepede olduğu için önce bir toplu taşıma aracıyla tepeye varıp sonra bütün semti gezerek inmek daha iyi olacaktır.
Sacré Cœur Bazilikası, yapımında kullanılan beyaz mozaik nedeniyle parlayan görüntüsü ve göğe yükselircesine büyük kubbesiyle oldukça ihtişamlı bir klisedir. İçeriye girmek serbest fakat fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktır. Önünde geniş bir teras bulunur ki bu terastan Paris’i izleyebilir hatta Amelie filminden sahneleri hatırlayabilirsiniz. Her zaman orda mıdır bilmiyorum ama benim her gidişimde hemen önünde keman çalan bir adam vardı ve bu adama biraz bahşiş verildiğinde istediğiniz bir şeyi çalabilir ya da bir tercihiniz yoksa kendisi ünlü bir fransız melodisi tutturup size bakarak çalar. Bu teras birkaç kattan oluşur ve alt katlarda mutlaka her zaman bir sanatsal bir gösteri vardır.
Kilisenin sol tarafından kıvrılan sokağa girdiğimizde Montmartre’ın en güzel sokaklarına ulaşmış oluruz. Birbirinden renkli dekore edilmiş, çiçeklerle süslenmiş tipik Fransız cafeleri, sokak ressamları, hediyelik eşya dükkanları, çikolata dükkanları ve onlarca turist göreceksiniz burada. Sokak ressamlarına karakalem resminizi yaptırabilirsiniz, hangisine yaptırsam diye düşünmenize gerek yok, zira sokağa girer girmez etrafınızı saracaklardır. Mutlaka pazarlık yapın, ilk söylediği fiyatın beşte birine bile alabilirsiniz resminizi. Burada mutlaka bir cafenin önünde oturarak kahvenizi içmeli, hediyelik eşya dükkanlarını gezmeli, gurme dükkanlarındaki çikolataları tatmalısınız. Ressamlar tepesi olarak da bilinen bölgede eskiden ünlü ressamların atölyeleri bulunurmuş; Salvador Dalí, Claude Monet, Pablo Picasso , Vincent van Gogh. Kalabalığı takip ederek bölgenin sonuna yaklaştığınızda ünlü Montmartre merdivenlerini göreceksiniz.
Merdivenlerden aşağıya inerek Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen) ‘e ev sahipliği yapan mahalle Pigalle ’e ulaşacaksınız. Pigalle Paris’in gece hayatında önemli yer tutar. Ama güvenlik açısından biraz açığı olan bir bölge ya da ben öyle hissediyorum. Bu bölgenin avantajı hediyelik eşya satan mağazalar içinde en düşük fiyatlara sahip olması. Her yerde genel olarak aynı ürünler satılır ve o aynı ürünlerin fiyatı burada daha düşüktür.
Pigalle’den metroya binip Bastille meydanına geçin. Şehrin turistik alanının biraz dışında kalan bu meydanda parizyenleri daha net gözlemleyebilirsiniz. Bastille’e gitmemizin nedeni aslında hemen yakınında Place des Vosges yani Vosges Meydanı’na gitmek. Burası, küçük ve etrafı tamamen bir sarayla çevrilmiş olan farklı ve yine her daim kalabalık bir meydan. Etrafını saran binaların giriş katlarındaki sütunların arasından meydanı izlerken bir kahve içebilirsiniz. Buradan ayrılıp şehir merkezine doğru yola koyulduğunuzda Marais mahallesinin içinde bulacaksınız kendinizi. Farklı dönemlerde farklı gruplara ev sahipliği yapsa da en önemli özelliği Yahudi mahallesi olması. Mimarisi şehir merkezindeki kadar abartılı değil. Sade ve alçak yapılar var sadece.
Place des Vosges
Marais’nin ana caddesini takip ederek yürüdüğünüzde Rivoli caddesinin başlangıcı ile yolunuz kesişecek ve hemen solda Paris’in bir başka sembol olan binasını göreceksiniz ; Hôtel de Ville. Bina Paris’in yerel yönetim kurumlarını barındırır. Sergi salonlarında her zaman farklı ve güzel sergiler olabilir. Hotel de Ville binası solunuzdayken hemen sağa dönüp yukarı yürüdüğünüzde Centre Pompidou ile karşılaşacaksınız.
Modernizmin simgesi olan bu binanın mimarisi oldukça farklı, kimilerinde hayranlık uyandıran, kimilerinde antipati uyandıran farklı bir bina ama içinde görsel sanatlarla ilgi bir çok sergi alanı, atölye, kütüphane, müzik atölyeleri bulunduran tam bir sanat merkezi. Hemen yakınında ise şehir merkezindeki en büyük alışveriş merkezi olan Les Halles var. Burası aynı zamanda şehrin tam ortasındaki, neredeyse her hatta erişimi bulunan metro istasyonunu bulunduruyor altında. Mağazaların ve alışveriş merkezinin kapanması (20:00) ile sessizleşen bu bölgede akşam yemeği için güzel alternatifler de bulabilirsiniz.
3 . Gün: Rue Mouffetard – Pantheon – Jardin du Luxemboug – Saint Michel – Notre Dame – Rue Rivoli
Mouffetard, Latin mahallesinin en hareketli sokağı. Girişinde öğlene kadar açık olan bir pazar var. Sokakta ise fransız mutfağına ait herşeyi bulabileceğiniz mağazalar var. Dışarıda sepetler içinde sergilenen şaraplar, çikolata mağazaları, çeşit çeşit peynirlerin yer aldığı dükkanlar, deniz mahsulleri satan dükkanlarla dolu bir sokak. Sokağın başında dükkanlar ve fırınlar sonrasında ise dünya mutfaklarından örnek restaurantlar var; çin, japon, yunan, meksikan, türk ve tabi fransız. Sokağın ortalarında bir meydana varıyorsunuz. Meydanın etrafında ise fransız bistrolar mevcut. Sokak bir yokuş aslında ve sonuna geldiğinizde Pantheon’un arkasına çıkmış oluyorsunuz.
Pantheon, bir zamanlar kilise olarak inşa edilmiş ve neoklasiszmin ilk mimari örneklerinden biri olmuş. Fransız devrimi ile birlikte bir anıtkabir olarak kullanılmaya başlanmış. Giriş bölümünün üstünde yazan bu cümle bu binayı değerli kılan en önemli şey galiba : “AUX GRANDS HOMMES LA PATRIE RECONNAISSANTE”. Bu cümleyi Türkçeye çevirmek biraz zor açıkcası çünkü biraz tarihi ve kültürel bir söyleyim. Çeviricek olursak şöyle diyebiliriz belki: “Minnetar vatandan onun büyük insanlarına”. Bu söz Fransız devrimi için ve Fransa için çalışan, savaşan, yazan insanlara söylenmiş. Bu binada yakılan ve gömülü olan isimlerden bir kaçı ise Voltaire, Rousseau, Victor Hugo, Émile Zola, Jean Moulin, Marie Skłodowska-Curie.
Pantheon’un baktığı Souflot Caddesinden aşağıya doğru indiğinizde Paris’in en güzel bahçelerinden birine varacaksınız: Jardin du Luxembourg yani Luxembourg Bahçeleri. İçinde Luxembourg Sarayını, Medici Çeşmesini, ünlü Özgürlük heykelinin orijinal halini ve daha pek çok heykeli göreceksiniz. Eğer bu fotoğraflardaki gibi güzel bir zamanda bu parkı geziyorsanız eminim burada saatler geçirmek isteyeceksinizdir.
Jardin du Luxembourg
Parktan çıktığınızda Saint Michel bulvarını takip ederek nehre doğru yürüdüğünüzde Saint Michel meydanına varacaksınız. Yol üzerinde Paris’in en büyük üniversitesi olan Sorbonne’u göreceksiniz.
Meydana vardığınızda direk köprüden karşıya geçerseniz Notre Dame de Paris ’ın yer aldığı küçük adaya varmış olacaksınız ve sağa doğru yürüdüğünüzde Notre Dame Kilisesi’ne varacaksınız. Bu yönden gelindiğinde önce önündeki meydana çıkacak ve ön yüzünü görmüş olacaksınız ama asıl güzel olan tarafı arka tarafı. Kiliseye girmek ve fotoğraf çekmek serbest. Yapımına 1163 yılında başlanılan bu gotik mimari şaheseri tam olarak 1345 yılında tamamlanmış. Kilisenin çatısına çıkıp oradan Paris’i izlemek de mümkün fakat tahmin edemeyeceğiniz kadar yorucu olabilir ama tüm yorgunluğuma rağmen çektiğim fotoğraflar harika oldu ve bu nedenle hiç pişman olmadım çıktığıma. Kilisenin içini gezdikten sonra bahçesine geçerek yapıyı asıl arkadan izlemek hatta bahçenin bitimindeki köprüye gidip, köprünün ortalarından izlemek gerekir.
Notre Dame’ın bulunduğu küçük adada, bir başka güzel klise Sainte Chapelle’i görebilirsiniz. Adalet saryının bahçesinde bulunan klisenin hemen yanında fransız devrimi tutuklarının da kaldığı, şimdi müzeye dönüştürülen Concierge hapishanesini ziyaret edebilirsiniz ama maalesef her daim çok uzun kuyruklar olduğundan ben bir türlü ziyaret edemedim.
Buradan karşıya, kuzey yönünde geçtiğinizde yine Hotel de Ville binasının bulunduğu meydana çıkacaksınız. Meydanın sonuna geldiğinizde Paris’in bir başka alışveriş caddesi olan Rue de Rivoli ‘ye varırsınız. Burada tüm zincir mağazaları bulabilirsiniz hatta bazılarından bir başta bir sonda olmak üzere iki tane var. Alışveriş için buraya en az 2-3 saat ayırmak gerekir, plan yaparken buna dikkat etmelisiniz. Cadde devam ederken siz Louvre Müzesinin ve Tuileries Bahçesinin paralelinde ilerlemiş olursunuz ve cadde bittiğinde Concorde Meydanına çıkmış olursunuz. Hediyelik eşya açısından buradaki mağazalar da oldukça zengindir. Birkaç mağaza önerim; Etam, Monoprix, Promod, Naf Naf, André.
Bu gruplama dışında kalan görülmesi gereken alanlar da var : Paris’ten biraz farklı bir atmosferi olan Republique meydanı ve Saint Martin Kanalı. Mimari yapısı nedeniyle görülmesi gereken tren garları: Gare du Lyon, Gare de l’Est, Gare du Nord, Gare d’Austerlitz. Meclis binası, Fransız devrimin başladığı Concierge binası, askeri okul.
Eğer fazladan bir gününüz varsa Palace of Versailles ‘ı ziyaret etmelisiniz. Yine RATP den bulunduğunuz yerden nasıl gideceğinizi öğrenmelisiniz çünkü Versailles sarayı şehrin oldukça dışında kalıyor. Ben sarayın içindeki ihtişamı çok merak etmedim ve sadece bahçesinde gezmeyi tercih ettim ve çok doğru bir karar olduğunu anladım. Buarada sadece bahçeyi tam olarak gezmek bile yarım gün alıyor.
Ayrıca bazı küçük ama yararlı bilgiler de paylaşmak istiyorum:
- Metro istasyonlarından ücretsiz olarak harita temin edebilirsiniz.
- Metro biletini 10’lu karne (carnet de dix) olarak alırsanız daha uygun olur.
- Metroda directionlara dikkat etmelisiniz.
Montmartre merdivenleri
Paris’in restoranlarından sıkılırsanız Türk mahallesinde Deniz restaurant var, fransızların da gittiği çok güzel bir restoran, harika kebaplar yapıyorlar.
Böylece pariste türk mahallesi nasıl oluyor onu da görmüş olursunuz, metroda Saint Denis durağında inmeniz ve türkçe konuşanları takip etmeniz yeterli.
Seine nehri üzerinde tekne turuna katılabilirsiniz, Pount Neuf köprüsünün kıyısından biniliyor teknelere. Yine akşam üzeri yapmanızı ve özellikle akşam ışıklandırılmış haliyle binaları görmenizi tavsiye ederim.
Paris için taksi ücreti hesaplama sitesi:http://www.worldtaximeter.com/paris
Paris’te nerede kalmalı sorusuna verilecek bir kaç cevap var:
Hareketli bir gece hayatı ve aynı zamanda gündüz de şehrin en hareketli noktası olan Saint Michel, ve yakınında Saint Germain, Quartier Latin yani 5. ve 6. bölgeler.
2. bölgede Louvre müzesi civarında, turistik gezi ve alışveriş için çok iyi bir konuma sahip, akşam için seçenek kısıtlı ama gayet sakin ve güzel.
Otel seçimini ben bir kaç seferdir Tim Hotel’den yana kullanıyorum, Paris’te toplam 16 oteli olan zincir otel. Nefis bir açık büfe kahvaltıya sahip. Hatta o kadar nefis ki, saat 7’de, yani servisin başladığı dakikada orda olmak istiyor insan çünkü mutfakta pişen croissantların ve kahvenin kokusu üst katlara çıkarak odalardan sizi çağırıyor 🙂
Paris’te ne yiyelim derseniz tıklayın: Paris için gurme tavsiyeler
Paris’te hangi müzeyi gezmeli derseniz tıklayın: Paris’te müze gezmek
Eiffel Kulesine aşık oldum, nedir bunun hikayesi derseniz tıklayın: Eiffel Kulesi
EPP
[wdi_feed id=”1″]
Bu yazı daha önce 116410 kez okundu!
Harika… yeni gelmiştim; burnumda tüttü…
Teşekkürler.
tesekkürler. 1 haftaligina parise gittigimde verdiginiz 3 günlük gezi planina göre de harekt ettim.
tekrar tesekkürler. Parisi yasamak gerek 🙂
Paris’in resmi olmayan kültür ataşesi olarak sevindim 🙂
hangi tim oteli tavsiye diyorsunuz
Şehrin merkezinde olanlar:Tim Hotel Jardin des Plantes,Tim Hotel Palais Royal,Tim Hotel Le Louvre ve Tim Hotel Opera Madeleine. İlk ikisinde kaldım, bir dahaki sefere Le Louvre’da kalıcam.Hangi semte daha yakın olmak istediğinize karar verip sonra bunlardan birini seçebilirsiniz.
Merhaba
Deniz restaurantta fiyatlar nasıl ve rakı var mı bilginiz varmı?:)
Selamlar,
Ben en son 2006 yılında gitmiştim, fiyatları tam hatırlayamıyorum ama Paris için uygundu diye hatırlıyorum.
Rakı olup olmadığını da hatırlamıyorum ama aynı sokakta bir kaç tane Türk bakkalı var, oralarda çok rahat bulabilirsiniz rakıyı ve tüm Türk lezzetlerini.
merhaba tım Hotellere rezervasyonu otelin kend web sayfasından yapmak güvenlimi
Merhaba,
Websitesi üzerinden yapabilirsiniz tabiki, gayet güvenli. Sonrasında email ile sizinle Iletisim kuracaklardir.
Ayrıca booking.com üzerinden de güvenli bir sekilde rezervasyon yapabilirsiniz.
Merhaba. Biz 2 kız Kasım sonunda Paris’e gitmeyi düşünüyoruz ama kalacak yer konusunda endişelerimiz var. Tim Hotel bizim açımızdan güvenli olur mu? Ya da hem güvenlik hem de fiyatlar açısından önereceğiniz başka oteller, ya da Türk oteller var mıdır?
Merhaba Ezgi,
Tim Hotel’e kesinlikle guvenebilirsin ama cok hassas isen bu konuda daha sakin bir mahallede olan şubesini seçebilirsin, yani Tim hotel jardin des plants olabilir. Orda yer bulamazsan yaz mutlaka baska yer önerebilirim.
merhaba.Timhotel Paris Gare Montparnasse gezilecek merkezlere uzak mıdır.bölge güvenlimidir .merkez metroya çok yakın ama ne düşünüyorsunuz
Merhaba Cesur Bey,
Montparnesse güvenli bir bolgedir, turistik değildir yani Parizyenlerin yaşadığı şık bir bölge. Metro kullanmadan ulaşacağınız cok az bölge olur ama metro kullanacaksanız hiç sorun olmaz.
Sizin gezi planınız güzelmiş günlere göre ayarlamalarınız birbine yakın yerler sanırım…Tim hotel jardin des plants olabilir demişşiniz.sizin önereceğiniz hem metro ya hemde bu planınıza göre gezilecek yerlere yürüme mesafesi uygun temiz oteller hangileridir.teşekkürler ilginiz için..
Evet ben birbirine yakın olan yerleri grupladim plan olarak. Tim Hotel Jardin des Plantes, Tim Hitel Le Louvre (en merkezi), Tim Hotel Palais Royal, sehir ici yürüyüş mesafesinde olanlar. Tim Hotel Place d’Italie’yi de öneririm, metroya digerlerine göre daha fazla ihtiyac duyarsınız ama fiyatı merkezden cok daha uygun ve guzel bir bölge.
20-24 kasım arası 4 gun kalacagız.uçak bileti aldık fakat oteller konusunda karar veremedik .onerdiğiniz tim hotellerden bazılarında yer yok .önereceginiz merkeze yakın ,temiz,kahvaltısı iyi olan başka oteller varmı? Bilgi verirseniz sevinirim.3 yıldızlı veya fiyatı uygun dort yıldızlıda olabilir.
Merhaba Hatice Hanım,
Maalesef onlardan başka bir otel deneyimim olmadı, o nedenle öneremeyeceğim.
Ben son seyahatimde http://www.airbnb.com üzerinden bir ev kiraladım, o da oldukça uygun ve rahat oldu.
Bu siteyi incelemenizi tavsiye ederim.
Elif’cim harika bir yazı olmuş öncelikle ellerine sağlık 🙂 Bizde nisan basında planladıgımız Paris gezisinde bu sefer airbnb ile ev kiralamayı düşünüyoruz, siz nerede kaldınız acaba?
Ayşegül’cüm biraz geç kaldım, kusura bakma. Ben kaldığımız evin linkini gönderirim sana,çok güzel avantajları olduğu gibi bazı dezavantajları da vardı. O nedenle ayrıntılı belirtmeden tavsiye edemem burada, sonra yanlış yönlendirmiş olmayayım okurları 🙂
Çok teşekkür ederim ayrıca yorumun için.
Sevgiler.
Elif’cim çokk çokk teşekkür ederim 🙂
Ellerinize sağlık Elif hanım… tim hotel nation la ilgileniyorum ama fikriniz bar mıdır…nation durağına yakın olması cazip geldi fiyatta bizi zorlamayacak düzeyde ama sizin fikriniz var mı acaba?
Merhaba Tuğba Hanım,
Nation durağına özellikle yakın olmanız gerekiyorsa tabi ki tercih edebilirsiniz ama şehirden uzak kalıyor bu bölge.Buradaki Tim Hotel’e google.map’ten baktığımda binanın pek geleneksel Paris binasına benzemediğini gördüm ama sokak oldukça güzel görünüyor. Bölge olarak da güvenli bir yer diye biliyorum ama bizzat deneyimim yok maalesef. Fiyat olarak aynı veya daha az olabileceğini düşündüğüm bir diğer Tim Hotel Place d’Italie Butte-aux-Cailles, ona da bir bakın isterseniz, şehre daha yakındır.
Şimdiden iyi tatiller
teşekkürler…en son turla gittiğimizde tüm hatların bu duraktan geçtiğini farkettiğimden ve nasılsa haftalık metro bileti alıcağımızdan mantıklı gelmişti, merkeze yaklaştıkça fiyatlar epey artıyor malesef…en kısa sürede bahsettiğin oteli inceleyeceğim.teşekkürler…
Biz ailecek kalicagiz ve bize önerileriniz varmı otel konusunda
Merhaba,
Ailecek kalmak için daire kiralamak daha avantajlı ve daha konforlu olur bence.
Booking.com üzerinden veya airbnb.com üzerinden daire kiralamanız mümkün.
EPP
Merhaba,
Timhotel Tour Eiffelde konaklamayı düşünüyoruz. Fiyat olarak diğer timhotellerine göre biraz daha uygun. Metroya yakın görünüyor ancak çevre olarak nasıldır bilginiz var mı?
Teşekkürler.
Merhaba,
Çevresi oldukça güzel ve nezih fakat şehir merkezine kolay yürünebilecek bir mesafe değil ama metro ile çok rahat hareket etme şansınız olur.
EPP
selamlar,
paris’ e 3 gece ayırsak nasıl olur derken sizin yazılarınızı buldum ve keyifle okudum:) Araya amsterdamı sıkıştırmak istediğimizden dolayı 3 gece paris devamında 2 gece amsterdam olacak şekilde bir seyahat planlıyorum. 3 gece 4 gün yeterli olur mu yoksa doya doya mı yaşamak lazım:)
Merhaba Ezgi hanim,
3 gece 4 gun yeterli gormek icin ama biraz da hissetmek icin agir tempoda parklarda bahcelerde, kopru kenarlarinda, cafelerde takilmak lazim. Bir baska secenek de simdi gorup ogrenirip baska bir seferde sırf keyif icin gitmek olur. Tercih sizin 😉
merhaba, air bnb’den biz de ev kiralamayı düşünüyoruz. Siz hangi bölgede kaldınız? Sokakları güvenilir olmayan bir yerde kalmaktan tedirgin oluyoruz açıkçası
Zeynep Hanım,
Şehir merkezinde rahatlıkla kalabileceğiniz bölgeler; 1,2,3,4,5,6,7 ve 8. arrondissement. Bu ilk yuvarlak zondur, bunun dışına çıkmadığınız sürece tedirgin olmayın. Ben en son ziyaretimde şehir merkezinin en kötü bilinen sokağında kaldım (Saint Denis) ve hiç bir sıkıntı ile karşılaşmadım.
İyi tatiller şimdiden
merhaba..öncelikle verdiğiniz harika bilgiler için çok teşekkürler.tim hotel place d;italie nınde kahvaltısı diğerleri gibi güzelmidir acaba?
Teşekkur ederim, tum Tim Hotellerde standarttir diye dusunuyorum. Ben en azindan iki farkli otelinde ayni kahvaltiyi tattim.
Selamlar
merhabalar ,
yazınız çok etkileyici , harika .
direk Tim Hotel Palais Royal’e rez.muzu yaptırmayı düşünüyorum .
yürüme mesafesinde midir yoksa metroyla mı ulaşım sağlamalıyız ağırlıkta , eğer bu otelde kalırsak ,
teşekkürler
Merhaba,
Metroya pek ihtiyacınız olmaz orada kalırsanız.
Sadece Montmartre’a giderken vesait kullanmanız gerekir ki o da şehir merkezinin biraz dışında kaldığı için.
İyi tatiller şimdiden 🙂
Paris için çok güzel bir gezi planı vermişsiniz. Gerçekten tecrübelerinizden yararlanacağız. Ellerinize sağlık paylaşımınız için.
Çok teşekkürler, iyi yolculuklar dilerim şimdiden